Fıkralar
 

*dondurmacıyım*

Birgün Temel ve arkadaşları bir adada mahsur kalırlar.Temel ve arkadaşları kurtarılmayı beklerlerken adanın yanından çıplak ve güzel kızların olduğu bir gemi geçmektedir.
Temel ve arkadaşlarının yanına gelen bu gemi de ki temel ve arkdaslarını bir sartla kurtaracaklarını solerler.sart ise temel ve arkadaslarının mesleklerinin aletleri ile onların cinsel organlarını keseceklerdir.ilk önce birisi gelip ben kasapım der ve c.organını satırla keserler.sonra birisi gelip ben fırıncıyım der ve onun c.organını ekmek bıcağıyla keserler.sıra temele gelince ben dondurmacıyım yalayın hadi bitir bitire bilirsen.

Bulent ersoy

Birgün Temel ve Dursun kahveye giderler. Kahvede Temel süt icelim der Dursunda kahve icelim der ve tartisirlar. Sonra garson tartismayi böler ve derki eger kapidan önce kadin gecerse süt ama eger erkek gecerse kahve iceceksiniz. Temel ve Dursun anlasirlar. Sonunda sütlükahve icerler. Sizce kapidan kim gecmis olabilir?

mücever

bir gün temel sahille gider ve kumu kazar ici ne bütün müceverlerini koyar ve geri kapatir üstünede burda temelin müceveri yoktur. 
dursun sahile iner ve yaziyi okur orayi geri kazar ve müceverleri alir üstünede burda dursun birsey almamustur yazar!!!

Bülent Ersoy!!!!!!

YURT DISI

Temel evlenmiş, aradan yıllar geçmiş ama temelin karısı temel'e baştan beri sıcak davranmıyormuş temel karısından şüphelenmiş ve birgün karısına demiş ki; karıcım ben yurt dışına gidiyorum. karısıda tamam temel demiş.Temel sabah valizini almış ve dışarı çıkmış aradan on beş dakika geçmiş karısıda çıkmış.Temel geri içeri girip hemen tavan arasına geçmiş.Bir süre sonra karısı ile Dursun içeri girmiş ve hemen işe başlamışlar.Bunları gören Temel kendi kendine başlamış konuşmaya ''ah ula Dursun şimdi yurt dışında olmasaydım sana gösterirdim.''

ANANIN YANINA

BİZİM TEMEL PARAŞÜTÇÜ OLMUŞ.BİR GÜN TEMEL'E HOCASI TEMEL GİT İKİ GÜN AİLENİ ZİYARET ET DEMİŞ GELİNCE BÜYÜK GÖSTERİ YAPACAĞIZ.TEMEL GİTMİŞ İKİ GÜN ANNESİNİ BABASINI GÖRMÜŞ HASRET GİDERMİŞ.GİDECEĞİ GÜN ANNESİ TEMEL'E OĞLUM ATLAMA SENİN PARAŞÜTÜN AÇILMAYACAK RÜYAMDA GÖRDÜM DEMİŞ.TEMEL HOCASININ YANINA VARINCA HOCASINA OLAN BİTENİ ANLATMIŞ.HOCASI TEMEL'İ İKNA EDEMEMİŞ VE SONUNDA TAMAM SEN BENİMKİNİ AL DEMİŞ.NEYSE UÇAĞA BİNMİŞLER TEMEL HOCASININ PARAŞÜTÜNÜ ALMIŞ VE ATLAMIŞ.BİRAZ GITMİŞ İPİ ÇEKMİŞ AÇILMIŞ DERKEN YANINDAN HIZLA HOCASI GEÇMİŞ.TEMEL HOCASIN ARKASINDAN BAĞIRMIŞ.HOCAM NEREYE GİDİYORSUNUZ?HOCASI TEMEL'E ''ANANIN YANINA ANANIN'' DEMİŞ

anahtarı bendedur

birgün bir karadenizli gemi ile tura çıkmış elinde de para dolu bir çanta varmış sonra birden fırtına çıkmış çanta denize düşmüş adamın biri çanta düştü demiş karadenizli de demişki anahtaru bendedur diyerek horon tepmiş adam da çanta gitti anahtar kalsa ne işe yara demiş adam hala horon tepmekteymiş

kim daha zeki

küçük temel le arkadaşları sınıfta aralarında kim daha zeki diye tartışıyolarmı
küçük temel:
- Ben çok zekiyumdur,uş aylıkken yürümeye başlamişumdur,demiş
oradan dursun söze atlamış : 
- Sen ha puna mı zeki diysun daaa .
haçan ben üç yaşına kadar kendimi kuçakta taşıtmişum

kulakları duymuyor

Karadeniz bölgesinde bir bilim adamı pire deneyi yapıyormuş.Pireye hopla demiş,hoplamış.Zıpla demiş,zıplamış.Kollarını keserek aynı şeyleri tekrarlamış ve pire onun dediğini yapmış.Bu sefer bacaklarını kesmiş.Pire ne hoplamış nede zıplamış.Adam bunun üzerine "Pirenin bacaklarını kesince kulakları duymuyor." demiş.

 

*********************************************
UYANIK
Ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur. 
Dünyanın bu
en büyük alışveriş merkezinde herşey ama herşey satılmaktadır.
Patron sorar:
* Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
* Evet köyümde bu işi yaptım.
* Patronun gözü cocugu tutar:
* İyi, yarın başlıyorsun. Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu 
karşısına
alır;
* Evet, bugün kaç satış yaptın??
* Bir!
* Ne bir mi? Ötekiler 20-30 satış yaptılar, Nasıl bir? Kaç dolar tuttu
peki?
* 320.334 USD doları.
* Patron şaşırır ve sorar:
* Nasıl becerdin bunu?
* Adama küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir
olta sattım.
* Adama nerede balık tutucağını sordum. Kıyıda diyince bir tekneye
gereksinimi olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift motorlu,
yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini 
söyleyince
son model 4x4 bir jeep sattım. Patron kendinden geçer:
* Ne diyorsun, tüm bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı 
sattın?
* Genç çocuk yanıt verir:
* Yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti... Ben de ona şöyle
dedim:
"Haftasonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git..."
************************************************** *******
BAŞ AĞRISI    
Joe, yatak kariyeri başarılarla dolu bir insandır. Ancak yaşlandıkça bu
meziyeti inanılmaz bir baş ağrısı yüzünden durmuştur. Sağlığı ve aşk
hayatı
çekilmez, bir hal aldığında tıbbı bir yardıma ihtiyacı olduğunu fark eder.
Kapı kapı, doktor doktor gezdikten sonra problemini çözebilecek bir uzman
hekim bulur kendine;
" - Size bir iyi bir de kötü bir haberim var." der doktor.
" - Doktor önce iyi haberi duymak istiyorum."
" - Sizi baş ağrınızdan kurtarabilirim."
" - Peki kötü haber nedir doktor bey?"
" - Çok nadir görülen bir durum..söylemesi zor ama hadım edilmeniz
gerekiyor. Cinsel organınız, omurganızın alt kısmına baskı yapıyor ve bu
baskı sizde dayanılmaz, bir baş ağrısı yaratıyor. Bu baskıdan kurtulmanın
tek yolu erkeklik organınızı almak."
Joe bu haber karşısında şok olur ve morali çok bozulur. Kendi kendine
sorar;
" - Ne yapsam acaba. Erkeklik organım alınırsa ben nasıl yaşarım. Kimin
için
yaşarım. El içine nasıl çıkarım!"
Cevap vermek için fazla düşünmez ve başka bir şansı olmadığı için bıçak
altına yatmaya karar verir. Hastaneden taburcu olduğunda;
" - Oh be! Dünya varmış. Kurtuldum şu lanet ağrıdan" diye derin bir nefes
alır, ancak üstünde önemli bir parçasının eksik olduğunu hisseder. Caddede
yürürken farklı bir kişi olduğunu sezinler. Yeni bir başlangıç yapmaya ve
yeni bir hayata başlamaya karar verir.
Bir erkek giyim mağazasının önünden geçerken vitrinde duran bir takım
elbiseye takılır gözleri. " - İşte tam aradığım takım elbise!" der ve
dükkana girer.
Tezgahtara; " - Yeni bir takım elbise istiyorum" der.
Tezgahtar Joe'yu söyle tepeden tırnağa bir süzer ve;
" - Bir bakalım. 44 beden!" der.
Joe gülerek;
" - Kesinlikle doğru, nerden anladınız?"
" - Bu benim işim."
Joe takım elbiseyi dener. Üstüne cuk diye oturur. Joe aynada kendisine
hayran hayran bakarken tezgahtar sorar;
" - Yeni bir gömlekde ister misiniz?"
Joe bir kaç saniye düşündükten sonra;
" - Elbette" der.
Tezgahtar Joe'ya şöyle bir bakar;
" - Kol numarası 34 ve 16 numara yarım yaka."
Joe şaşırır;
" - Kesinlikle doğru nerden anladınız?"
" - Bu benim işim!"
Joe gömleği giydi. Evet gömlek süper olmuştur. Yakasını aynada düzeltirken
tezgahtar sorar;
" - Yeni ayakkabıya ne dersiniz?"
" - Evet lütfen. Bir de ayakkabılarınıza bakayım"
Tezgahtar Joe'nun ayaklarına bakarak;
" - Evet...9-1/2... E."
Joe iyiden iyiye afallar;
" - İnanamıyorum bir bakışta kaç numara ayakkabı giydiğimi nasıl
anladınız?
Vallahi bravo!"
Tezgahtar; " - Efendim. Bu benim işim."
Joe ayakkabıları da giyer. Gerçekten de ayakkabılar cillop gibi oturur
ayaklarına. Şöyle dükkan içerisinde bir tur atarken tezgahtar sorar;
" - Beyefendi vallahi jilet gibi oldunuz! Size bir tane de şapka veriyim
ben!"
Joe aynaya bakarak;
" - Heyt ulan be façayı o biçim düzdüm." diye içinden geçirir ve
" - Evet bir de şapka bakayım kendime!" der tezgahtara. Tezgahtar Joe'nun
kafasına bakarak; " - Eveeeeet...7-5/8."
Joe dumur üstüne dumur yaşamış bir şekilde tezgahtara;
" - Evet..doğru..nerden bildiniz?" diye sorar.
Tezgahtar iyiden iyiye havaya girmiş bir şekilde;
" - Bu benim işim efendim" der.
Şapka da süper oturmuştur kafasına.
" - Vayyy beee, ulan ben neymişim beee. Ulan ben var ya ben..." diye
düşünürken tezgahtar yine sorar;
" - Size bir tane de don verelim efendim"
" - Joe bir kaç saniye düşünür ve;
" - Tamam! Hemen bana en fiyakalı donlarınızdan getirin!" der.
Tezgahtar geri adim atarak "Eveeeeet..36 beden!"
Joe gülerek; " - İlk defa yanıldınız. Ben 18 yaşımdan beri 34 beden
giyiyorum!" der.
Tezgahtar kafasını sallayarak;
" - Hayır..size 34 olmaz. Erkeklik organınızı sıkıştırır ve omurganıza
basınç yapar bu da dayanılması güç bir baş ağrısı çekmenize sebep
olur!..."
8 NUMARALI KUTU
Birgün doktorun biri kendine muayenehane açmış ve gazetelere ilan vermiş "Muayene ücreti 100$, iyileştiremediğimiz hastalıklarınızda muayene ücretinin 5 katını iade ediyoruz" 
Gel zaman Git zaman adamın şöhreti almış yürümüş... 
Bir gün uyanığın biri bu yoldan para kazanma düşüncesi ile doktorun yolunu tutmuş.Muayene ücretini ödemiş ve doktorun yanına girmiş.Doktor hastayı şöyle bir süzdükten sonra, ne rahatsızlığınız var beyfendi diye sormuş. Adam; "- Doktor bey sormayın benim ağzımın tadı kaçtı ne yersem yiyim tadını alamıyorum" demiş. Doktor, hayhay demiş, hemşireye dönüp; Hemşire hanım bana 8 numaralı kutuyu verir misiniz" demiş. Hemşire getirmiş kutuyu, doktor kutunun içindeki şeyden 1 kaşık adama yedirmiş. Adam; "- Doktor bey ne yapıyorsunuz? bu bok!" demiş. Doktor gördünüz mü hastalığınızı hemen tedavi ettik demiş.. 
Aradan aylar geçmiş.Adam parasını geri almanın planlarını yapmış ve tekrar doktora gitmiş,Muayene ücretini ödemiş ve doktorun karşısına çıkmış. Doktor yine neyiniz var demiş, Adam "- Doktor bey sormayın, hafızam çok zayıfladı, hiçbirşeyi hatırlayamıyorum herşeyi çabucak unutuyorum " demiş. Doktor, hayhay demiş, hemşireye dönüp; Hemşire hanım bana 8 numaralı kutuyu verir misiniz" demiş. Adam; "- Ama doktor bey 8 numaralı kutuda bok var" demiş. Doktor gördünüz mü bu hastalığınızıda hemen tedavi ettik demiş.. 
Aradan yine aylar geçmiş Adam paralarını geri almak için çıldırıyormuş. Tekrar doktora gitmiş, muayene ücretini ödemiş ve doktorun karşısına çıkmış. Doktor yine neyiniz var demiş, Adam "- Doktor bey sormayın, iktidarsızım" demiş. Doktor, hayhay demiş, hemşireye dönüp; "Hemşire hanım bana 8 numaralı kutuyu verir misiniz" demiş. Adam çok sinirlenmiş; "- Hay .ikecem şimdi 8 numaralı kutunu da seni de" demiş. Doktor "gördünüz mü bakın iktidarsızlığınızda sona erdi.." demis. 
************************************************** *******
KONUŞMAMAK
Kizilderinin teki kecilerini otlatiyormus. Derken bir cow-boy gelmis ve sormus:
- Senin kopegin mi? 
- O kopek benim olmak!
- Onunla konusabilir miyim?
- Kopek konusamamak! Cow-boy kopege yaklasir.
- Nasilsin?
- Fena degil! (Kizilderili saskin...)
- Bu kizilderili senin sahibin mi?
- Evet.
- Sana iyi davraniyor mu?
- Evet, cok iyi. Gunde iki kez tuvalet icin dolastiriyor, bana yemek veriyor ve benimle oynuyor. (Kizilderili bu arada kafayi yemektedir)
Cow-Boy kizilderiliye sorar.
- Senin atin mi?
- O at benim olmak!
- Onunla konusabilir miyim?
- At konusamamak! Cow-boy ata yaklasir.
- Nasilsin?
- Fena degil! (Kizilderili daha da saskin...)
- Bu kizilderili senin sahibin mi?
- Evet.
- Sana nasil davraniyor?
- Iyi. Bana hergun gerekli yurususleri yaptiriyor, fazla yuk bindirmiyor, gunde 2 kere ve her terlememden sonra terimi siliyor, ve icinde yiyecek ve yataklik olan ufak bir ahir insa ediyor. (Kizilderili ne gozlerine ne de kulaklarina inanamamaktadir)
Cow-Boy tekrar kizilderilinin yanina gelir.
- Bu Disi Essek senin mi?
- Essek benim olmak, konusmak ama çok yalan soylemek .....
************************************************** *******
GURUR KAZAZEDESİTemel bir arkadasindan cok iyi tuyo veren bir adamin adini ogrenir.
Hemen kosar;
- " Bugun yapilacak yarista hangilerine oynamaliyim" der.
Adam soyle bir bakar;
- " Sen kac yasindasin?" diye sorar.
- " 28 " der Temel. Adam da;
- " Tamam, git 2 ve 8' e oyna."
Gercekten adamin verdigi tuyo yarislar sonunda tutmustur. Temel ikinci hafta yine gider. Yine soru aynidir.
Adam:
- "Sen kac kilosun? " der.
Temel " 76 kiloyum." deyince;
- " Bu hafta da git 7 ve 6' ya oyna." der.
Bu yarisin sonuclarini da adam dogru tahmin etmistir. Arkadaslari da saskinlik icinde izlemektedirler. Bu kez Temel neyi var neyi yok satar.
Parasini cebine koyar, yine ayni adamin yolunu tutar.
Adam bu kez
- " Senin ....şeyin... uzunluğu ne kadar? der.
Temel saskinlik icinde 
- " 25 cm. " deyince adam da 
- "Bu sefer de 2 ve 5'e oynayacaksin" der.
Arkadaslari yarisin sonuclarini cok merak etmektedirler.
Ertesi gun hemen Temel' in yanina kosarlar ki bir bakarlar Temel' in yuzu cok kotudur. Hemen sorarlar ne oldu diye.
Temel' in verdigi yanit ise sudur:
- " Gururumun kurbani oldum. 1 ve 3 kazandi."
BAŞIN AĞRIYOR MU?
Kari koca oturmus televizyon izlerken, erkegin cani sevismek ister.
Gider mutfaktan bir bardak su ile iki Aspirin getirir, karisina uzatir;
-Al karicigim sana su ve Aspirin getirdim!.
- !!! Neden hayatim?, basim agrimiyorki?.
- Allaha sukur!.
************************************************** *****

ÇILGIN ÇOCUK 
Yasli bir amca parkta bir banka çökmüs etrafiseyrediyormus... derken yanina bir delikanli gelmis ki saçlari kirmizi, turuncu,mavi, sari renk boyali... Adam çocuga bakakalmis... Çocuk da küstah birsesle: - "Ne var moruk, sen hayatinda hiç çilginca biseyyapmadin mi!" demis... Adam gülümsemis: - "Yaptim.. bir seferinde çok sarhostum ve birpapagani becermistim.. Simdi de acaba sen benim oglum musun diye merakediyorum..." 
************************************************** *************************

HERKES GÜVERTEYE 
Okyanusta büyük bir gemi hizla ilerliyorken, bir angemi kaptani herkesi güverteye çagirmis. Herkes güverteye toplaninca: - "Size bir kötü bir de iyi haberim var" demis."Hangisi ile baslayayim?" - "Iyi olanla" demis yolcular... - "11 dalda oscar kazanacagiz..." 
************************************************** **********************

EKMEK VAR MI? Ördek bara girer ve barmen'e: - ekmek var mi - yok - ekmek var mi - yok - ekmek var mi - yok - ekmek var mi - yok dedik ya - ekmek var mi - eger bir daha sorarsan seni duvara civilerim - civi var mi - yok - ekmek var mi 
************************************************** ***
HAYIRLI EVLAT
Nebraska'da yasli bir adam yasardi. Patates ekini icin bahceyi 
bellemesi gerekiyordu, lakin bu cok zor bir isti. Tek oglu olan David ona yardim 
edebilirdi fakat o da hapisteydi. Yasli adam ogluna bir mektup yazdi 
ve muşkulatini izah etti. 

Sevgili David, Patates bahcemi belleyemeyecegimden kendimi cok kotu 
hissediyorum. Bahceyi kazmak icin oldukca yaslanmis sayilirim. Burada 
olsan butun derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahceyi benim icin 
hallederdin. 
Sevgiler Baban. 
Bir kac gun sonra oglundan bir mektup ald. 
Babacigim, Allah askina bahceyi kazma, ben oraya cesetleri gommustum. 
Sevgiler David. 
Ertesi gun sabaha karsi 4'de FBI ve yerel polis cikageldi ve tum 
sahayi 
kazdi lakin hic bir cesede rastlamadilar. Yasli adamdan ozur dileyerek 
gittiler. Ayni gun yasli adam oglundan bir mektup daha aldi. 
Babacigim, Simdi patatesleri ekebilirsin. Bu sartlarda yapabilecegimin 
en iyisini yaptim. Sevgiler David. 

Benim yerime seni götürür:

Hoca Nasreddin ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış. 
-Hanım en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur. 
-Ayol hoca delirdin mi sen. Bu durumdayken ben nasıl süslenirim? 
-İyi ya azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür. 


Sana ne?:

Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş.

SECDEYE VARINSA:


Nasreddin Hoca ile arkadaşları Konya'da bir eve akşam yemeğine davet edilmişler. Ev eski ve ahşap, bastıkça tahtalar gıcırdıyor, hoca laf atmış :
-Evin tahtaları ses veriyor! 
Adam ukala ya :
-Bizim ev pek sofudur, ara sıra zikreder!
Hoca laf altında kalır mı : 
-Ya aşka gelip secdeye varırsa?

SEN DÜŞTÜN:


Nasreddin Hocanın bir gün karısı ölmüş.Bir ay sonra kocası ölmüş dul bir kadınla evlenmiş.Evlendiği kadın Hoca ya sürekli eski kocasını anlatıyormuş.Yine bir gün yatakta kocasını anlatıyordu."İşte benim kocam şöyle yapardı, böyle yapardı" diye.Hoca sinirlenmiş ve kadına bir tekme atmış kadın yere düşmüş.Kadın sormuş:
-Aman hoca niye attın beni yataktan? Hocanında cevabı hazır:
-Eeee yatakta bi sen yatıyosun bi ben bide eski kocan.Üçümüz sığamadık sende düştün. 

CENNETTE YER KALMADI:


Bir gün padişah vezirlerine.
gidin bana hoca yı çağırın demiş..
nasrettin hoca gelmiş.
padişah:
hoca ben cennetemi yoksa cehennememi gitcem demiş.
hoca: cehenneme
padişah:neden demiş
hoca:boş yere öldürrüğünüz insanların hepsi cennete gitti cennette yer kalmadı......

TESBİH:


Bir gun Hoca, yol ustu bir hana inmis. Nuh Nebi'den mi kalmis, Kaalubela'dan mi? Her ne ise.. Her tarafi delik desik olmus; adeta cokmeye bir basi kalmis. Hoca'nin yuregine bir korkudur dusmus ama, ne desin? Nihayet bir soz arasinda: 
"Yahu, bu senin tavan da ne kadar gicirdiyor be, besik mi mubarek!" diyecek olmus ama, hanci baba hic orali olmamis; sozu sakaya bogarak; 
"Agzini hayra ac Hoca, bu gicirti besik gicirtisi degil; tavan tahtalari Hak'ka tesbih cekiyor!" demis. 
Hoca'nin kozu kullenirmi? Gozlerini hancinin gozune dikerek; 
"Peki ama, demis; ya bu tavan boyle tesbih ceke ceke aska gelip de secdeye kapanirsa, bizim halimiz nice olacak!" 

Cenazenin neresinden:


Yine bir gün komşudan biri vefat etmişti.Herkes işi bırakıp cenazeye gitmişti. 
O sırada bir adam Nasreddin Hoca'ya yaklaşarak; "Hocam size sorum olacak" der ve şöyle devam eder:
-Acımız fazla büyük elbette sabretmeli, cenaze gotürürken neresinde gitmeli? Hoca:
-Elbette sonu budur her kulun, tabutta bulunma da nerde isterse orda bulun!

Nasrettin hoca ve eşyaları:

Nasreddin Hoca sürekli ikilemeli konusan bir arabaciya bir gün der ki:
"Efendi, benim esyalar tasinacak, gel de tasi" Arabaci,
"Neler var" diye sorar. Hoca,
"Dolap molap, yatak matak, sandalye mandalye" der. Arabaci,
"50 Akceni alirim Hoca" der. Hoca,
"Olur" der. Arabaci esyalari tasir, Hoca adama 25 Akce verir. Adam,
"Hoca, bu paranin yarisi" der. Hoca,
"Iyi ya iste, sen de esyalarin yarisini tasidin, dolapi götürdün, molap kaldi, yatagi götürdün, matak kaldi"der.


Asker ölümden korkmaz:

Bir askeri sigara içerken gören komutan, kantinin kapısına bir yazı asar. Sigara içmek insanı ÖLDÜRÜR!!!!!!Asker bunu görür ve komutana: 
-TÜRK ASKERİ ÖLÜMDEN KORKMAZ!!!

Cevapların Cevabı ( Atatürk):

Cumhuriyet'in ilânindan sonra, İstanbul'da bir resepsiyon verilir.
Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir.
Davet güzel bir şekilde devam etmektedir, fakat İngiliz ataşesi
olan
Binbaşı'nın bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz.
Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam
etmektedir. Ne olduğunu ögrenmek için yaverini gonderir.
Yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:
- Paşam; kendisine neden ters bir tavir takındığını sordum, o da
bana
Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdügünü soyledi.
Bunun uzerine Mustafa Kemal soyle der:
- GİT SOR BAKALIM BABASININ ÇANAKKALE'DE NE İŞİ VARMIŞ ?


Herkes Kendi Yediğinden İkram Eder:

Bir gün İran hükümdarı Şah İsmail düşmanı olan Yavuz Sultan Selim hana bazı hediyeler yollar ama bu hediyeler çok değerli hediyeler halılar altınlar gümüşler
yakutlar deve deve yemişler ve bir de sandık hediyeler Yavuz a getirilir açılır ama o da ne içeriyi bir koku kaplar ama çok kötü bir koku nedir bu diye herkes aramaya başlar birde bakarlar ki sandığın dibinde insan dışkısı konulmuş
Yavuz Sultan Selim hemen buna bir cevap vermek için ulemalarını hocalarını toplar.Buna iyi bir şekilde cevap verilmesi gerekmektedir.Ve yine cevabı kendisi bulur aynı hediyelerden kendiside hazırlatır ve vezirine kendisine bir kutu gül lokumu getirmesini ister ve lokumun altınada bir not yazar elçiyle şah İsmaile yollar.şah İsmail hediyeleri kabul eder ama içinde bir tereddüt acaba o bana ne dışkısı yoladı diye düşünürken içeriyi birden lokum kokusu sarar çok güzel kokmaktadır.Vezir lokumu ikram eder şah önce başkaları tatsın enson ben tadarım diyerek kendine göre önlem alır herkes lokumları yedikten sonra sıra şah İsmaile gelir şah lokumu yer ve altındaki not gözüne ilişir.notta şöyle yazmaktadır
'İsmail herkes kendi yediğinden ikram eder'
YAVUZ SULTAN SELİM 

KÖPRÜ:

Bir gün İran hükümdarı Şah İsmail düşmanı olan Yavuz Sultan Selim hana bazı hediyeler yollar ama bu hediyeler çok değerli hediyeler halılar altınlar gümüşler
yakutlar deve deve yemişler ve bir de sandık hediyeler Yavuz a getirilir açılır ama o da ne içeriyi bir koku kaplar ama çok kötü bir koku nedir bu diye herkes aramaya başlar birde bakarlar ki sandığın dibinde insan dışkısı konulmuş
Yavuz Sultan Selim hemen buna bir cevap vermek için ulemalarını hocalarını toplar.Buna iyi bir şekilde cevap verilmesi gerekmektedir.Ve yine cevabı kendisi bulur aynı hediyelerden kendiside hazırlatır ve vezirine kendisine bir kutu gül lokumu getirmesini ister ve lokumun altınada bir not yazar elçiyle şah İsmaile yollar.şah İsmail hediyeleri kabul eder ama içinde bir tereddüt acaba o bana ne dışkısı yoladı diye düşünürken içeriyi birden lokum kokusu sarar çok güzel kokmaktadır.Vezir lokumu ikram eder şah önce başkaları tatsın enson ben tadarım diyerek kendine göre önlem alır herkes lokumları yedikten sonra sıra şah İsmaile gelir şah lokumu yer ve altındaki not gözüne ilişir.notta şöyle yazmaktadır
'İsmail herkes kendi yediğinden ikram eder'
YAVUZ SULTAN SELİM 

ÇAKMAK:

20'şeryıl hapis yiyen iki mahkuma her onar yıl için ne istedikleri sorulur, birinci mahkum ilk on yıl için yetecek şekilde kitap ister.ikinci mahkumda on sene yetecek kadar sigara ister. on yıl sona erince ikinci on yıl için ne istediklerini sorarlar.ilk mahkum onyıl yetecek şekilde kitapla birlikte birde gözlük ister.ikinci mahkumun koğuşuna girince bakarlarki sigaralar aynı şekilde kaldığını anlarlar ve ikinci on yıl için ne istediğini sorarlar adam da feryatla çakmaaaaaaaaaaaaaaaaakkkkkkk !



TEDAVİNİN ÖZELİ :


Çok şişman bir adam, cok şöhretli bir doktorun muayehanesine gidiyor, konu
zayıflama istemesi. Doktor, bir hafta kullanmak üzere, isimsiz bir hap veriyor kendisine.
İlk kullandığı gece, uyur uyumaz rüya görmeye başlıyor adam.
Bir saray icinde, etrafinda onlarca cariye, sabaha kadar bir onla, bir bunla sabah uyandiginda, kan ter icinde.
Her gece ayni sey, bir haftanin sonunda bütün fazla kilolar atılmış durumda.
Günler sonra yolda sisman bir arkadaşına rastlıyor ve nasıl kilo verdiği soruluyor. 
Arkadaşı anlatiyor, o da doğru doktorun çalıştığı hastaneye gidiyor
ve ona da ayni tedavi.
İlk gece, adam rüyasında bir sarayda. Etrafında onlarca adam,
Bizim şişman önde , onlarca adam peşinde....
Başlıyor saray içinde bir koşuşturma.
Üçüncü gün sonunda adam zayıflıyor
ama dayanamıyor ve telefon ediyor doktora.
"Neden arkadaşımla benim rüyalarım farklı" diyor 
Doktor biraz düşündükten sonra soruyor:
'Siz hastaneye mi gelmiştiniz,
muayenehaneye mi?


TAMİRCİ VE DOKTOR:


Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey'ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek:
- "Size bir şey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım!!. Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?"
Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş: 
- "BUNLARIN HEPSİNİ MOTOR ÇALIŞIYORKEN YAPMAYI DENESENİZE!!!"


BEBEK:


Fıstık gibi bir sarışın kucağında bir bebek ile eczaneye girip;
"-Bebeği tartmak istiyorum." deyince eczacı;
"-Efendim bebek tartımız bozuk. Onun için anneler bebeklerini kucaklarına alıp büyük tartısına çıkıyorlar. Sonra ben bebeği kucağıma alıp anneyi bir daha tartıyorum. Aradaki farktan da bebeğin ağırlığını buluyoruz." demiş.
Kadın ; 
"-Hay aksi şeytan !" deyip kapıya doğru yürüyünce eczacı;
"-Ne oldu efendim?" diye sormuş,
Sarışın;
"-Ben bu bebeğin annesi değilim ki, teyzesiyim.Gidip bebeğin annesini getireyim bari..."


OKSÜRÜK:


Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktor adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demiş ki;
"- Bu ilaç sana kesinlikle iyi gelecek.Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve bitince kontrole gel." 
Bir hafta sonra tekrar geldiğinde doktor adama öksürüp öksürmediğini sormuş.Adamın öksürmediğini duyunca da ; 
"-Ben sana dememiş miydim!" diye böbürlenmiş.
Adam cevap vermiş:;
"-İyide Doktor Bey, cesaret edip öksüremiyorum ki..!"


MOTOR :


Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey'ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek:
- "Size birşey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım!!. Söylesenize nasıl oluyorda siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?"
Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş: 
- "BUNLARIN HEPSİNİ MOTOR ÇALIŞIYORKEN YAPMAYI DENESENİZE!!!"


ÇİNLİ İLE DOKTOR :


Çinlinin biri iş amaçlı Türkiye`ye gelmiş, aksilik bu ya bir trafik kazası geçirir ve tercümanı ölür kendisi ağır yaralıdır. Aradan biraz zaman geçer adam biraz iyileşir, doktor kontrol için çinlinin odasına gider, çinliye yaklaşır ve raporlara bakarken çinli doktora;
- çhan çhin çhun.der
doktor şaşırmış bir durumda hastaya yaklaşır ve sorar
-ne demeye çalışıyorsun?
-çhan çhin çhun.
doktor meraklanmıştır ve tekrar sorar
- ne lazımdı der.
Artık çinlinin rengi solmaya başlamış bir halde tekrar;
- çhan çhin çhun. der ve ölür. 
Doktor çinlinin söylediklerini bir kâğıda yazar ve düşünmeye başlar, bana kesinlikle parasının yerini söylemiştir diye hayaller kurarak tercüman arar ve kâğıdı uzatır ve Türkçeye çevirmesini söyler tercümana. Kâğıtta şöyle yazar
- hortuma basıyorsun nefes alamıyorum!...



Deli ile general:

Zararsız bir deli ile bir general bir handa aynı odada misafir olurlar. 
Deli hancıya sabah erken yola çıkması gerektiğini söyler ve sabah ezanında uyandırılmasını rica eder.
Hancı deliyi istediği vakitte uyandırır. Karanlıkta giyinmeye çalışan deli yanlışlıkla generalin elbiselerini giyer ve yola revan olur
Epey yol katettikten sonra ortalık aydınlanınca üzerindekileri fark eder. Şöyle söylenir:
"Vay aptal hancı! Benim yerime generali uyandırmış!"

Esas akıl:

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl 
belirliyorsunuz?

Doktor:
Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey 
veriyoruz.
Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl
boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. 

Siz NE yapardınız?

DELİLER HASTANESİ:

Deliler hastenesindeki doktorun biri hastaneden hiçbir deli taburcu edemediğinden dolayı kendine çok kızıyormuş. Bir gün doktor hastene etrafında dolaşırken tüm delilerin zıpladığını görmüş. çok şaşırarak hemen yanlarına gidip sormuş 
Neden zıplıyorsunuz?
deliler cevap verirler:
Darı gibi patlıyoruzzz demişler. doktor biraz etrafına baktıktan sonra bir delinin oturduğunu görmüş ve çok sevinmiş.
işte ben bunu taburcu edebilirim demiş.
delinin yanına gidip neden sen onlar gibi zıplamıyorsun ve burada oturuyorsun diye sormuş.
deli gülerek cevap vermiş.
Tavanın dibine yapıştımda ondan burda duruyorum. demiş

ŞEKER:


Bir deli bara gidip 4 şeker ve çay istemiş aradan 4 dakika geçmiş 4 şeker daha istemiş.Barmen;
-Bey efendi neden çok şeker atıtyosunuz?
Deli;
-Görmüyon mu salak hepsi eriyor


MÜDÜR:

Akıl hastanesine yeni atanan müdür hastaneyi dolaşmaya karar vermiş. dolaşırken hastanesinin dışarıya bakan duvarının dibinde bir grup akıl hastasının tek sıra olup duvardaki bir delikten baktıklarını görmüş. merak içinde yanlarına giderek :
-yahu hepiniz toplanmış burada ne yapıyorsunuz.
-hiçbir şey yapmıyoruz sadece bu delikten dışarı bakıyoruz...
Bunun üzerine müdür hastaları kenara iterek :
-durun birde ben bakayım, demiş ve delikten dışarıya doğru bakmış. birde ne görsün delik kapalı ve hiçbir şey görünmüyor. hiddetle akıl hastalarına dönerek :
-yahu, demiş, ben baktım bu delikten dışarı bir şey görünmüyor peki siz ne görüyorsunuz :
-deliler hep bir ağızdan müdür bey, demiş. biz yıllardan beri bakıyoruz bir şey göremedik siz bir bakışta nasıl göreceksiniz ki.






Titani:

Hitlerin önüne üç esir getirmişler.Bir İngiliz,Bir Fransız ve bir Yahudi.Demişki size birer soru soracağım,bilen canını kurtarır.
İngilize sormuş:
-Titanik ne zaman battı?
-1912, demiş İngiliz.Hitler:
-Bırakın,demiş ve Fransıza sormuş:
-Titanik kazasında kaç kişi öldü.
-1124 kişi,demiş Fransız.Hitler :
-Bunu da bırakın,demiş ve Yahudiye dönmüş:
-Say lan ölenlerin ismini.

FASK GELİYOR:

Bir Türk, bir Amerikalı ve bir alman birlikte saunaya gitmişler. Bellerinde birer havlu saunada oturmuşlar ter atarlarken, bip bip bip diye ses duyulmuş. Amerikalı, sağ eliyle sol koluna dokunup, 
- "Çağrı cihazım çaldı. Derimin altında elektronik devre var da..." demiş. Aradan biraz zaman geçmiş, bu sefer bir cep telefonu çalmaya başlamış. Bunun üzerine alman, sol avuç içini kulağına götürmüs ve konuşmaya başlamış. Görüşmesi bitince, Türk'e ve Amerikalıya dönüp,
- "Avucumun içinde cep telefonu devresi var da..."
demiş teknolojik olarak geri kalmayı gururuna yediremeyen Türk,
- "Bana bir dakika izin verin"
demiş ve dışarı çıkmış. Birkaç dakika sonra döndüğünde poposunun arasına sıkışmış tuvalet kağıdı sarkıyormuş. Amerikalı ve Alman'ın kendisine garip garip baktığını görünce, 
- "Faks geliyor da.

VAMPİR:

İngiliz,Alman ve Temel vampirlik yarışmasına katılırlar.İlk İngiliz gider dizine kadar kanla gelir.
-"Bu kadar kanı nerde buldun?"
İngiliz:
-"Şurdaki tavukların kanını emdim".
Alman gider beline kadar kanla döner
-"Bu kadar kanı nerde buldun?"
Alman:
-"Şurdaki ineklerin kanını emdim"
Temel gider üstü başı kanla döner.
-"Bu kadar kanı nerde buldun?"
Temel:
-"şurdaki direği görüyor musun?
sunucu:
-"evet"
Temel:
-"işte ben onu göremedim."

Sigara:

3 astronot uzaya gidecek. bunlardan biri alman biri İngiliz biri de bizim temel. Bunlar yıllarca gelmeyecekleri için en önemli ihtiyaçlarını sorarlar. Alman 
-"bana sarışın, esmer, kumral hatun" der. İngiliz 
-"bana bol bol içki " der. bizim temel 
-"baaa bol bol cigara" der. Neyse istekler temin edilip uzaya fırlatılıyorlar. 3 astronot aradan yıllar geçiyor geri dönüyorlar.tabi aileler merakla bekliyor. önce alman iniyor dalyan gibi alman olmuş iğne iplik. Sonra İngiliz iniyor adam zil zurna sarhoş. Tabi ki sıra temele geliyor. Temel kapıda görünür görünmez bir fırlıyor ağzında sigarayla:
-"Allah'ını seven baaa ateş versuuun"



Suveyş kanalı:

Mısır hükümeti suveyş kanalına bir tünel ihalesi açmış ve firmalardan teklifler alınmış
Rus firması,"iki taraftan kazıya başlarız tam ortada birleeştiririz arada 100 cm seviye farkı oluşabilir".Amerikan firması,"iki taraftan kazıya başlarız tam ortada birleeştiririz arada 50 cm seviye farkı oluşabilir".Türk firması,"iki taraftan kazıya başlarız tam ortada birleştik , birleştik birleşemedik ikitane tüneliniz olur."






Öğretmenin Sorusu:

Ögretmen bir gün ögrencilerine söyle bir soru sormus :
- Insanlarda istem disi çalisan sey nedir ?
Ögrencilerden biri parmak kaldirip cevap vermis :
- Tik tir hocam...
Ögretmen soruyu bilen ögrencisine :
- Aferin oğlum senin adın ne? diye sormus.
Ögrenci :
- Tüleyman hocam... demis...

Daha Çok İstiyr:


Çocuk, okuldan bir gözü şiş olarak dönünce, annesi telaşlandı :
-oğlum ne oldu gözüne? düştün mü yoksa?
-hayır düşmedim.arkadaşım orhan'la dövüştük.ben de yarın onun gözünü şişireceğim!
Annesi yatıştırmaya çalıştı :
-sakın ha! dövüşmek iyi birşey değil.ben sana yarın pasta çörek vereyim.arkadaşına da ver, barışın.güzel güzel oynayın olmaz mı?
-olur anneciğim, barışırız.
Ertesi gün, çocuk öteki gözü de şişmiş olarak döndü.annesi merakla sordu :
-yine ne oldu?
-arkadaşım yaptı, daha çok pasta, çörek istiyor!

Pantolon:


Öğretmen çocuğa sormuş, 
'Oğlum elini pantalonun sağ cebine attın ve bir 10 milyon lira çıkarttın, sol cebinden de 5 milyon lira çıktı. Senin şimdi neyin var? 
Öğretmen çocuğun '15 milyon liram var' cevabını vermesini beklerken Çocuk cevap vermiş 
'Her halde üzerimde başka birinin pantalonu var!'

Geri zekalı:

Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde ilginç bir çağrıda bulunmuş.
-Kendini geri zekalı hisseden varsa ayağa kalksın.Sınıfta çıt yok.nihayet biri kalkmış.
- sen kendini geri zekalı mı hissediyorsun.çocuk hayır demiş.sizin ayakta tek başınıza durmanıza gönlüm razı olmadı

Yazı Tura:

Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı tura atarak cevapları vermiş. İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kağıdını verip salonu terk etmiş, Temel hala yazı tura atıyor. Öğretmen gelip başına dikilmiş: 
- Temel hepsini yazı tura atıyorsun, hala bitiremedin mi?
Temel: 
- Hocam bir saat önce bitirdim ama cevaplarımı kontrol ediyorum!

YAŞ:

Öğretmen derste çocuklara dönerek sorar: - Söyleyin bakayim,kuzeyimizde karadeniz,güneyimizde akdeniz,batımızda ege denizi varsa BEN KAÇ YAŞIMDA OLURUM..? Arka sıralardan bir parmak kalkar: - Kırkdört öğretmenim.. Gerçekten de o yaşta olan öğretmen şaşırır: - Doğru..Ama nasıl bildin.?.. - Gayet kolay öğretmenim..Benim yarı manyak bir ağabeyim var;tam yirmiiki yaşında..Onun yaşını iki ile çarpınca sizin yaşınız çıkıyor.... 


İKİNCİ SORU:

Öğretmen,Öğrencilere:
-Sizlere sorular soracağım.Birinci soruyu bilene ikinci soru
sorulmayacak. Simdi söyle bakalım Ahmet,bir hindinin kaç tane tüyü vardır?
-9567 tane tüyü vardır Öğretmenim!
-Nereden öğrendin bunu?
-Öğretmenim, hani ikinci soru sorulmayacaktı.
 
 
  © Copyright 2014-2015 Powered By Muhammed  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol